Eczacıbaşı Topluluğu’nda yıllar önce de farklı görevler üstlenen Özgen Özkan, Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO’su olarak yuvaya dönüş yaptı. Üretirken sürdürülebilirliği ana felsefe olarak benimsediklerine vurgu yapan Özkan, “Daha yaşanabilir bir dünyayı hedefliyoruz” diyor.
FATMA BATUKAN BELGE
Geçen Temmuz ayında Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO’su olarak göreve başladınız. Biraz geç olmakla beraber hayırlı olsun. Tam da pandeminin ortasında… Kuruluş olarak Covid-19’dan ne kadar etkilendiniz?
ÖZGEN ÖZKAN: Çok teşekkür ederim. Yeniden yuvaya döndüğüm için ben de mutluyum. Elbette çok daha “normal" şartlarda geri dönebilmeyi isterdim ancak pandemi her bireyin ve tüm dünyanın mücadele ettiği koşullar ortaya koydu. Ben göreve başladığımda, salgının en hararetli diyebileceğim ilk 3,5 ayı geride kalmıştı. Beyaz yakalı çalışanlar için uzaktan çalışma koşullarının oluşturulmasından mağazaların hizmete ara vermesine, fabrikalarda sosyal mesafe korunarak üretiminin devam etmesinden mimarlara sunduğumuz hizmetin kesintisiz akmasını sağlamak için görüntülü görüşme altyapısının kurulmasına uzanan bir dizi hızlı ve akılcı önlemle, önce çalışanların sağlığı ardından da işin sağlığı garanti altına alınmıştı. Bu süreçte ve devamında, ortaya çıkan vakaları yakinen takip ettik, destek verdik ve sağlık sorunu nedeniyle hiçbir can kaybımız olmadı. Üretimi ve hizmetleri de aksatmadan sürdürerek, hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki taahhütlerimizi yerine getirmeyi başardık.
Kısıtlamalarda 2. dönemin başladığı Kasım ortasından bu yana, Sağlık Bakanlığı ve ilgili tüm kamu ve sivil toplum kuruluşlarının açıklama ve önlemlerini baz alarak çalışma düzenimizi sürekli değerlendiriyoruz. Seyreltilmiş çalışma, yüz yüze ziyaretleri önceliklendirerek planlama, dönüşümlü çalışma, seyahatleri kısıtlama gibi önlemlerle hem ekiplerimizin sağlıklı ve güvende kalması, hem de satış ve üretim faaliyetlerimizin kesintisiz devam etmesi için çalışıyoruz.
Titriniz yeni olabilir ama kurum içindeki yeriniz eski. Yıllar önce de Eczacıbaşı Topluluğu’nda görev yaptınız. Bu topluluk içinde yer almanın sizin için anlamı nedir?
Eczacıbaşı Topluluğu her zaman dünyamızı, sürdürülebilirliği, insanı ve onun ayrılmaz bir parçası olan sanat, kültür ve sporu öne çıkaran, iş hedeflerini buralardan elde ettiği kazanımlarla harmanlayan bir topluluk. Bunu bilmek, bunun içinde yaşayabilmek ve bir parçası olma şansına sahip olmak benim için en önemli husus.
ODTÜ’lü olmanızın size sağladığı ayrıcalıklar oldu mu?
Hayattaki en önemli hobim, durmadan öğrenme tutkum… Bunun ana temelleri de ülkemizin değerli üniversitelerinden biri olan ODTÜ'de atıldı. Üniversitemin araştırmayı ve farklı bakış açılarını desteklemesi, bu yolda kendini geliştirmeye çalışan öğrencilere olanaklar sunmasının yanı sıra, sınırsızca öğrenme tutkumun, benim her açıdan gelişimime olanak sağlayan ana ayrıcalığım olduğunu düşünüyorum.
Eczacıbaşı’nın ülkemizde seramik kültürünün yerleşmesinde çok büyük katkısı var. Üstelik sadece endüstriyel alanda değil, sanatsal alanda da desteği büyük. Endüstri-sanat/tasarım işbirliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Daha önce de bahsettiğim gibi, birlikte çalışma ve üretme kültürünün ortaya koyduğu somut faydalara inanıyoruz. Gerek kurum bünyesinde gerekse kurum dışında farklı paydaşların birlikte çalışmasını sağlayarak diyaloğu, paylaşımı, etkileşimi, üretimi artırmak ve zenginleştirmek istiyoruz. Bunun için mimarlık kültürünün gelişimine yönelik projeler yapmak ya da desteklemek gibi bir misyonumuz var. Bu yüzden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin bünyesinde VitrA Seramik Sanat Atölyesi faaliyet gösteriyor. Yine bu yüzden ilk gününden bu yana İstanbul Tasarım Bienali’ne destek veriyoruz.
ÖZGEN ÖZKAN KİMDİR?
1964 yılında doğan Özgen Özkan, 1986’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1989’da İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı.
Kariyerine 1989’da Eczacıbaşı VitrA çatısı altında başladı; üretim planlamasından hizmetlere, ihracattan satışa, pazarlamadan lojistiğe pek çok farklı alanda önemli roller üstlendi. 1998’de Franke ailesine katılarak sırasıyla Genel Müdür (Türkiye), Bölge Müdürü (Türkiye, Yunanistan, Romanya, Kafkasya ve Kazakistan), Bölge Direktörü (Güneydoğu Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Kafkasya) ve Satış Başkanı (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) olarak çalıştı. Temmuz 2020’de Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO'su olarak göreve başladı ve kuruluşun tüm yurt dışı iştiraklerinin de sorumluluğunu üstlendi.
Yönetim Kurulu Üyeleri Derneği’nin kurucu üyeleri arasında yer alan Özkan, evli ve bir çocuk babasıdır.
Artık tasarım kadar sürdürülebilirlik, çevreye duyarlılık gibi kavramlar da üretim felsefesini şekillendiriyor. Üretim felsefenizde en önemli yeri alan kavram hangisi?
Bizim işimizin odağı sağlık ve hijyen, öznesi ise insan. İnsan için üretirken, gezegenimizi korumak da temel felsefemiz. Daha yaşanabilir bir dünyaya hedefiyle yalnızca üretim değil, tasarım ve yönetim süreçlerimizde önce sürdürülebilirlik diyor; Blue Life adını verdiğimiz yaklaşımla, mavi gezegenin geleceği için sorumluluk üstleniyoruz. Tüm üretim süreçlerimizde hammaddenin bilinçli kullanımını ve doğaya geri dönüşümünü sağlayan teknoloji yatırımlar yapıyoruz. Akıllı teknoloji ve tasarımlar geliştirerek enerji tüketimini azaltıyoruz. Paydaşlarımızla birlikte tüm yönetim süreçlerinde sürdürülebilirliği esas alıyoruz.
Bir kuşak Artema’nın “Aç Kapa” sloganıyla büyüdü ve bu isim ürünün sektördeki jenerik adı olarak kullanılıyor. Önümüzdeki dönem armatür tasarımını simgeleyecek ürünlerin ne tür özellikleri olmalı?
Haklısınız, ülkemizin ilk “tek kumandalı” armatürünü üreten Artema’nın “Aç Kapa” sloganı, uzun yıllardır ürünün sektördeki jenerik adı olarak kullanılıyor. Ama özellikle teknolojinin inanılmaz geliştiği ve hijyen kaygılarının en üst düzeyde olduğu günümüzde, armatürler artık akıllı, tasarruflu ve temassız! Devir artık, suyu tasarruflu ve el değmeden kullanmamızı sağlayan akıllı teknolojilerle donatılmış armatürlerin devri ki, biz bu alanda da öncü uygulamalara imza atmaya devam ediyoruz. Dörtte üçü sularla kaplı dünyamızda, içilebilir suyun sadece yüzde 3 olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan en yüksek tasarruf için çalışıyoruz.
Eczacıbaşı sadece üretici ve ihracatçı değil, aynı zamanda yabancı markaları da Türkiye’ye getiriyor. Yabancı markalarla yerli markalarımız arasında rekabet açısından bir karşılaştırma yapsanız…
Her sektörde olduğu gibi, kullanıcı bazındaki ihtiyaç ve beğeniler, ürün tercihlerinde etkili oluyor. Özellikle banyo mekanlarının birer yaşam alanına dönüşmesiyle birlikte, kullanıcılar yalnız fonksiyonel ürün ve çözümleri değil, banyo mekanını kişiselleştirmek için, kendi tarzını yansıtacak ürünler arıyor. Biz de farklı markalarımızla her türlü projenin, her zevkin ve her ihtiyacın karşılığını tüketicilere sunabiliyoruz.
Seramik üretiminde önümüzdeki yirmi yıl içinde Türkiye’yi nerede görüyorsunuz?
Türkiye, seramik ve banyo kültürüyle yoğrulmuş bir ülke. Salgın dönemi, sanayileşme açısından da ne kadar olgun ve çevik olduğumuzu kanıtladı. Bu süreçte bırakın üretime ara vermeyi, Avrupa’da pek çok fabrika kapanmak zorunda kaldı. Biz ise önce can sağlığımızı koruyarak taahhütlerimizi yerine getirdik. Türk seramik sektörünün ufku çok geniş. 20 yıl çok uzun bir süre ama 2020'den aldığımız rüzgarla, sektörün dünyadaki yerini emin adımlarla ilerleyerek sağlamlaştıracağına inanıyorum. İhracat rakamlarımızı artırırken katma değerli ürün ve hizmetleri daha da çeşitlendirebilir, teknoloji ve inovasyonu tasarımla buluşturarak müşteri deneyimine dönüştürebilirsek, Türk seramik sektörünün şahlandığına hep birlikte şahit olabiliriz. İhracatımızdaki bu şahlanmayı, yurt dışına satılan her seramik ürününün yüzde 80'in üstünde bir oranla yerli kaynaklardan oluşması sebebiyle esasen sürekli cari fazla veren sektörümüzün, ülkemizin döviz ihtiyacına olan katkısının da artarak devem edecek olması itibarıyla çok önemsiyorum.
Soldan sağa; Erdem Akan (Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Tasarım Direktörü), Özgen Özkan (Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO’su), Boğaç Şimşir (Eczacıbaşı Yapı Gereçleri İnovasyon Direktörü).
VitrA NExT: Bozüyük’ten dünyaya açılan pencere
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin, Bozüyük üretim kampusünün kalbindeki İnovasyon Merkezi’nde inşa ettiği VitrA NExT, dünyadaki her şeyin giderek birbirine daha fazla bağlandığı, mesafelerin azaldığı, diyalogların arttığı bir ortamda, “bir sonraki” banyo deneyimine alan açıyor. Sürdürülebilir bir yaşamı birlikte tasarlamak için farklı kullanıcı gruplarını diyaloğa davet eden deneyim ve etkileşim platformu VitrA NExT, bu yıl ilk kez çevrimiçi düzenlenen ISH Fuarı’na da geleceğin banyo deneyimini taşıdı.
Yapı ürünleri alanında dünyanın en büyük fuarı olan ISH, 22-26 Mart tarihlerinde kapılarını ilk kez dijital ortamda açtı. İki yılda bir Frankfurt’ta düzenlenen fuara 1985’ten beri katılan VitrA, bu kez stant alanını Bozüyük’teki üretim kampüsünde inşa ettiği yeni deneyim ve etkileşim platformuna bıraktı. İlk olarak ISH ziyaretçilerini ağırlayan VitrA NExT, sürdürülebilir bir yaşamı birlikte tasarlamak için farklı kullanıcı gruplarını diyaloğa davet ediyor.
VitrA NExT’i “sürekli keşfetme ve yenilenme tutkusuyla çıkılan uzun tasarım yolculuğunun bir sonraki durağı” olarak tanımlayan Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO’su Özgen Özkan, “Geleceğin banyolarına ilham verme tutkusuyla tasarım ve teknolojiyi harmanladık. VitrA inovasyon, tasarım ve üretim ekiplerinin uyumlu çalışmasının sonucunda ortaya çıkan banyo çözümlerini, devamlı devinerek gelişecek fiziksel bir alanın yanı sıra, dijital ortamda da paylaşıma açtık. Böylece herkesin erişimi ve katkısıyla zenginleşmeyi, yeni deneyimleri tüm paydaşlarımızla birlikte yaratmayı hedefliyoruz” dedi.
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Pazarlama Direktörü Yavuz Feyzioğlu ise “Alışılmış olana her seferinde farklı bir pencereden bakarak, kullanıcıların bir sonraki banyo deneyimini bugünden tasarlamaya odaklanıyoruz. Yaşadığımız baş döndürücü dönüşüme ayak uyduran değil yön veren, yol gösteren değil ufuk açan olmak için çalışıyoruz. Çünkü bir yandan hayal edilenleri gerçeğe dönüştürürken, VitrA NExT ile henüz hayal edilmemiş olanı da ortaya koyarak tasarım süreçlerinin kolaylaştırıcısı ve ilham kaynağı olmak istiyoruz” diye konuştu.
Kültürü, alışkanlıkları, fiziksel mekanı ve sağlığı her gün yeniden tanımladıklarını belirten Feyzioğlu sözlerine şöyle devam etti: “Sürekli güncel kalan zamansız tasarımlar, davranış değişikliği yaratan akıllı teknolojiler, farklılıkları kucaklayan çözümler geliştirerek, sürdürülebilirliğin bile tanımını değiştirmeye kafa yoruyoruz. Daha yaşanabilir bir dünya için, temel soruları insan merkezli şekilde yeniden oluştururken, banyoları bir yaşam alanı olarak yeniden konumluyoruz. Bugüne kadar dile getirilmemiş beklentileri düşünerek bir sonraki banyo deneyimini öngörmeye çalışıyor, tasarım ve mühendislik yetkinliklerimizi birleştirerek cinsiyetten yaşa ve kullanım ihtiyaçlarına kadar tüm farklılıkları dikkate alarak çözümler geliştiriyoruz. VitrA NExT bizim için, tüm bu gayretleri paylaşmak ve birlikte üretmek için dışarıya araladığımız bir pencere…”
Comments