Seramik sanatçısı Süreyya Acar, Baruthane Müze’de açtığı “Egemenlerin Krallığı” başlıklı kişisel sergisinde insanlığın sorunlarıyla yüzleşmemizi sağlayan dışavurumcu yapıtlarıyla yer aldı.
FATMA BATUKAN BELGE
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kültür-sanat yaşamına kazandırdığı mekanlardan Baruthane Müze, 17 Mart-25 Nisan tarihleri arasında seramik sanatçısı Süreyya Acar’ın “Egemenlerin Krallığı” başlıklı sergisine ev sahipliği yaptı.
Acar, son dönem çalışmalarını oluşturan ve bu serginin adını esinleyen fil hortumlarının ortaya çıkışını şöyle dile getiriyor: “Pandeminin başlamasıyla son yıllarda insanlık üzerinde oynanan tüm oyunların ‘Filler tepişirken, çimenler ezilir’ sözünü bana sıkça hatırlatması sonucunda kendimi, filin devasa hortumu ile boğuşmaya başlarken buldum. İnsanlığı yavaş yavaş hortumlayan sisteme isyanım, formlara dönüştü. Öncesinde tasarlayıp çizsem de nafile, çalışmaya başladığım anda gerçekler ve masallar birbirine karışarak, kil farklı şekillerde ortaya çıkmak için debelenmeye, kıvranmaya başladı ve sonuçta dışavurumcu kimliğime teslim oldum. Ben elleriyle konuşan biriyim. Yeryüzünün en devasa canlısının büyüleyici hortumu beni içine çektikçe parmaklarımın ucuna akan kelimeler farklı formlarda şekillendi.”
George Orwell’ın “1984” başlıklı distopik romanına atıfta bulunan Süreyya Acar, “Doymak bilmeyen ihtirasların canavarlar yarattığı, canavarların gücü elde tutabilmesinin en geçerli yolunun ise algı” olduğu bir dünyaya dair eleştirilerini seramik üzerinden yapıyor. Çalışmalarını 2007 yılından itibaren İstanbul, Göktürk’teki atölyesinde sürdüren sanatçı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü mezunu. Ayrıca Resim ve Heykel bölümlerinden aldığı derslerle eğitimini pekiştirmesinin seramik çalışmalarında elini güçlendirdiği görülüyor.
Süreyya Acar, seramiklerinde savaş, despotizm, totaliter rejimler gibi sorunların yanında toplumsal eşitlik, aşk ve kendi varoluşuna yönelik meseleleri de ele alıyor. Günümüz dünyasında aşkın yerini para ve materyalin alması, ataerkil bir toplumda kadın olarak var olmanın zorlukları, sistem baskısıyla çocuklarını birer robot gibi programlayan ana-babalara kadar pek çok toplumsal soruna ayna tutuyor.
Comments