top of page

KENTİN HAFIZA DURAKLARI: SERAMİK PANOLAR

Kadıköy Belediyesi, kentsel dönüşüm kapsamında yıkılan binalardaki süsleme öğelerinin korunması için meclis kararı aldı. Böylece yüzlerce binanın dış cepheleri ve iç duvarlarında bulunan seramik panolar kurtarılacak. Türkiye’de bir ilk olan bu kararın çıkmasını sağlayan seramik sanatçısı Doç. Nurdan Arslan ile yıllardır süren çabaları üzerine konuştuk.


FATMA BATUKAN BELGE


Hocam, Kadıköy Belediyesi’nden güzel bir haber geldi. Yıllardır uğraşıyordunuz, süreci sizden dinleyebilir miyiz?


Bir akademisyen ve seramik sanatçısı olarak yaklaşık 30 yıldan beri ders için görsel belge olarak arşivlediğim seramik panoların ne yazık ki birkaçı yıkılma aşamasında yok oldu. Oturduğum mahallede de birkaç konutun yıkılmasına tanık olunca, çalışmamı farklı bir boyuta taşımam gerektiğini düşündüm. 2015 yılında Kadıköy Belediyesi’ne müracaat ederek, seramik panoların çoğunun teknolojik olanaklar ile kurtarılmasının mümkün olabileceğini, belediye-üniversite ve Kültür Bakanlığı ile ortak çalışmalar yapılması gerektiğini ilettim. Bu bağlamda seramik panoların kurtarılabilen kısımlarının ortak yapılacak projeler ile park ve bahçelerde, açıkhava ve kapalı müzelerde sergilenerek bir kültür mirası olarak gelecek nesillere aktarılabileceği dileğimi sürdürdüm. Mayıs 2022’de Kadıköy Belediyesi’ne yeniden müracaat ettim ve dosya sundum. Belediye ile bu bağlamda ortak proje kapsamında önemli adımlar atılacağını umuyorum.


Fatma Batukan Belge - Nurdan Arslan


Siz binalardaki seramik panolarla ilgilenmeye nasıl başladınız?


Kültür-bellek bağlamında seramik panolar üzerindeki araştırmalarım ilk olarak oturduğum apartmanın girişindeki İlgi Adalan’a ait seramik panoyla bakışmamla başladı. Moda’dan başlayıp Bostancı’ya kadar tüm mahallelerde dolaşırken seramik panolarla karşılaşınca bu ilgim daha da arttı. Seramik bir kültür varlığı olarak ele alındığında görmemiz gereken bir sürü nokta var. Hafıza durakları oluşturması, şehre ait olması, çocukluğumuzdan beri görerek zihnimizde yer etmesi gibi…


Bir dönem mimaride neden bu kadar çok seramik pano yapılmış?


Özellikle Cumhuriyet dönemi sonrası, 1960’larda İstanbul-Kadıköy’de başlayan seramik panoların hikayesi aslında Ankara, İzmir gibi diğer büyük şehirlerin de hikayesidir. Türkiye'de modernist anlamda seramik panoların uygulandığı 1960'lar ve 70'lerde önemli bir gelişme kaydedildi. Akademik seramik sanat eğitimi paralelinde mimari alanlarda, özellikle kamusal alanlarda; hastaneler, üniversiteler, bankalar, kültür merkezleri, alışveriş merkezleri, sosyal ve özel konutlarda dönemin sanatçı ve akademisyenleri tarafından uygulanan çok sayıda seramik pano var. Şehir planlaması, yaşam alanlarımızın çağdaş sanat eserleriyle buluşması konusunda atılan adımlar seramik sanat eğitiminin gelişmesiyle birleşince bu kadar çok pano yapılmış. Kentsel yapılaşma sürecinde Kadıköy’de mimaride yüzde 10 oranında sanat eseri kullanılması maddesini görüyoruz. Böylece mimarlar da binalarda seramiğe yer vermiş.


Kadıköy'de bir bina Jale Yılmabaşar


Geleneksel çini değil de çağdaş seramiğe yer vermeleri çok etkileyici aslında…


Evet bunu ben de çok irdeledim. Sürecin başındaki Füreya Koral’ın çalışmaları çok resimsel, İlgi Adalan heykel çıkışlı, Atilla Galatalı’nın müthiş panoları var. Hepsinin de çağdaş bir ifade dili var. Malzeme olarak seramiği kullanmışlar ama seramik içinde her şeyi barındırır aslında, resmi, heykeli, dokuyu, rengi, strüktürü… Sanatçıları incelediğimde interdisipliner uygulamalar yaptıklarına tanık oldum. Seramik öyle büyülü bir malzeme ki, kendi ifade dilinizi kullanarak malzemeyi sanat eserine dönüştürebilirsiniz. 60’lar sonrası gelenekselden çağdaşa evrilen bir süreç var. Mesela Jale Yılmabaşar’ın panoları; geleneksel halk kültüründen çıkan motifleri kullanıyor, Anadolu medeniyetlerinden etkilendiğini görüyorsunuz. Sonra onları çok iyi soyutlamaya başlıyor.


Mimarların buradaki rolü büyük…


Mimari alanların sanatla buluşmasında mimarların çok büyük etkisi var. İMÇ’nin mimarları Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler, AKM’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu gibi… Anafartalar Çarşısı’nın mimarları gibi… Gerçekten çok önemli adımlar atmışlardır. Mesela Doğan Tekeli Vakko binasını yaparken sanatçıların eserlerine yer vermiş. İzmir Efes Oteli de bir müze gibi.


Arşiv çalışmanızı kitaba dönüştürmek için çalışıyorsunuz değil mi?


On yıldan beri üzerinde çalıştığım bir kitap var. Önce Kadıköy’le başladım ama sonra Türkiye genelinde aynı yıllarda yapılmış panoları da dahil etmek istedim. Ankara’daki Anafartalar Çarşısı, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) gibi… Ama kamusal alandaki birçok binanın da yıkıldığını gördüm.


Atilla Galatalı


Anafartalar Çarşısı önemli bir örnek, hukuki süreç devam ediyor mu?


1963’de yapılan Ulus Anafartalar Çarşısı’nın tüm duvarlarında dönemin önemli seramik sanatçıları tarafından uygulanan özgün panolar var. Füreyya Koral, Seniye Fenmen, Cevdet Altuğ, Atilla Galatalı gibi sanatçıların eserleri yarım asırdan beri Ankara’nın kentsel hafızasını oluşturan bir kültür mirası olarak günümüze kadar ulaştı. Çarşıda üç kat boyunca devam eden 27 adet özgün seramik pano var. Kentsel yenilenme süreci ile yıkım kararı alınsa da 2008 yılında hukuksal yollarla yıkımı durdurularak Ankara’nın önemli bir tarih belleği korunmaya alınmış oldu. Ankara Büyükşehir Belediyesi koruma altına aldı. Ama Ankara’da en az 50-60 panonun akıbetinin bilinmediği söyleniyor. Sadi Diren de ölmeden önce birçok panosunun yıkılmış olduğundan üzüntüyle bahsediyor.


AKM’deki panosu kurtuldu neyse ki…


1965’te Sadi Diren bu panoyu Eczacıbaşı Vitra Sanat Atölyesi’nde yapıyor, Türkiye’de yapılmış ilk modüler seramik pano. Mesela Mustafa Tunçalp’in de 60’larda, 70’lerde modüler panolar yaptığını görüyoruz. Sadi Diren’inki çok önemli, AKM 2020’de yıkıldığında bu pano depoda saklanıyor ve 2022’de fuayeye konuyor. Opera Salonu küresi de bu modüler seramiklerden esinlenerek kaplanıyor.



Kırmızı Küre… Sadi Diren


Evet, kürenin dışını kaplayan 15 bin adet seramik karo Çanakkale Seramik’in fabrikasında kadın işçiler tarafından yapılıyor. Kadın işçilerin orada var olması da çok önemli. Kültür-bellek bağlamında sanata verilen değerin orada hayata geçmesi çok güzel, Sadi Diren hocamız yaşasaydı çok mutlu olurdu. 


Bu alanda en çok üretmiş sanatçılardan başka örnekler de verecek olsanız….


Hangi birini anlatayım, o kadar çok değerli sanatçımızın kamusal alanlarda panoları var ki… Mesela Mustafa Tunçalp; Atatürk Havalimanı’nda, İzmir Adnan Menderes Havaalanı ve TEK binasında, Çanakkale Seramik’in 30. Yıl binasındaki panoları… Gelenekselden çağdaşa evrilen, Anadolu Medeniyetleri’nden çok etkilenen bir sanatçı. Tüzüm Kızılcan özellikle İzmir’de çok fazla yapıda panoları var, Kuşadası Hilton’daki, Pine Bay’de… Bingül Başarır yine İzmir’de üreten bir sanatçı. Ankara Arı Stüdyoları’nda Bingül Başarır, Mustafa Tunçalp ve Erdinç Bakla imzalı eserler var. Ankara Gazi Orduevi’nde Atilla Galatalı’nın müthiş şeyler yapmış olduğuna tanık oluyoruz. Erdinç Bakla’nın İstanbul Kızıltoprak’taki panosunun bulunduğu bina 2023’te yıkıldı. Ama modüler seramikten oluşan pano düzgün bir şekilde söküldü ve kurtarıldı. İlgi Adalan’ın Moda’dan Bostancı’ya kadar sık aralıklarla pek çok sosyal konutta panolarıyla karşılaşıyoruz. Neredeyse her bir kilometrede bir karşımıza çıkıyor. Kimileri binaların cephesinde, kimileri girişte. Kadıköy 1960’larda yeni bir oturma alanı olarak planlanan bir bölge ve İlgi Adalan da bu bölgedeki mimarlarla kurduğu ilişkiler sonrasında pano yapmaya başlamış.


Füreya Koral Atilla Galatalı Bingül Başarır Erdinç Bakla


Kurtarılan panolardan bahsettiniz. Bunların akıbeti ne oluyor daha sonra?


Hikayenin asıl can alıcı kısmı burada zaten. 1999 depremi sonrasında 2005’te binaların yıkılmaya başlaması çalışmama ağırlık vermeme yol açtı. Bir akademisyen ve seramik sanatçısı olarak bunun sorumluluğunu çok fazla hissettim ve Kadıköy Belediyesi’ne başvurdum ama olumlu bir geri dönüş alamamıştım. Tesadüfen Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ile karşılaştığımda ona konuyu aktardım ve çok ilgilendi. Bir kitap yazabilir ve bellek olarak bu panoları belgeleyebilirsiniz ama asıl mesele yıkım aşamasında kurtarılarak mesela açık hava müzelerinde veya belediyenin gösterdiği alanlarda sergilenmesi. Belki yeni yapılan binaların girişine veya bahçesine konabilir. Benim bütün derdim buydu. Belediye’ye sunum yaparak önemlerini anlattım. 99 depreminden sonra kurulan Yapı İşleri Daire Başkanlığı ilgileniyor konuyla. Belediye’den Meclis kararı çıkmasına çok sevindim. 


Son dönemde çok fazla inşaat yapılıyor ama kimsenin aklına seramik pano kullanmak gelmiyor. Neden acaba?


Bence bu tamamen teknolojiyle ilgili. Gelişen ve çok hızlı değişen teknolojinin kullanım alanlarına uygunluğuyla ilgili. Seramik panolar yapılmıyor ama Çanakkale Seramik’in ürettiği yüksek derecede pişirilmiş ve büyük boyutlu porselen karolar gibi ürünler kullanılıyor. Yeni binalara bakınca seramik granit kaplamayla kaplandığını görüyoruz. Yalıtım işlevi de görmesi, su geçirmemesi, çatlaması, temiz olması gibi endişeler günümüz modern yaşam alanlarını biçimlendiriyor. Değişen çağla beraber bu da değişti.


O zaman geçmişte yapılmış olan panoları kurtarmak daha fazla değer kazanmış oldu diyebilir miyiz?


Kesinlikle, çünkü artık üretilmiyor. Mesela Hacettepe’den Hüseyin Çelik 2000’lerde mimari alanlara çok fazla seramik pano yapmış bir sanatçı. Kültür mirasını devam ettiren bazı sanatçılar var. Ama artık binaların depreme dayanıklı olması birinci öncelik oldu. Demek ki bu sanat eserlerini çok önemli bir yere koymak zorundayız. 1960-80 arası yapılmış, belli bir döneme mal olmuş eserler.

Comments


bottom of page