top of page

“MİMARLIK EKOLOJİNİN ALTINDA YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA”

Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor'un Eylül ayındaki konuğu Mimar Eren Çıracı söyleşide günümüz mimarlığıyla ilgili dikkat çekici açıklamalar yaptı ve “Mimarlık, ekolojinin altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya” dedi.

Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor'da Prof. Dr. Celal Abdi Güzer'in Eylül ayındaki konuğu FIELDS Architecture & Industrial Design’in kurucularından Mimar Eren Çıracı oldu. Çıracı dünyanın en ünlü mimarlık ofislerinden Zaha Hadid Architects’te biriktirdiği deneyimlerini de genç mimarlarla paylaştı. Çıracı, “Zaha Hadid, benim üniversite yıllarımda çok hayranlıkla takip ettiğim bir mimardı. Orada çok şey öğrendim. Sadece yapılan işlerden değil, birlikte çalıştığım insanlardan da öğrendim. Herkes dünyanın iyi okullarında okumuş, böyle bir ortamda hepsinden ayrı ayrı şeyler öğrenebiliyor insan. Benim kişisel gelişimim açısından Zaha Hadid Architects’te çalışmanın en büyük faydası bu oldu.” dedi.

Söyleşide mimarlığın bugün kısmen sıkışmış bir durumda olduğunu vurgulayan Çıracı, şöyle devam etti:


“Mimarlık bugün kendi disipliner meseleleri ile interdisiplinerlik arasında sıkışmış bir durumda. Network ilişkisi olarak bahsedersek mimarlıktan, ekolojinin altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çok fazla mimari bir değer atfedemeyeceğimiz bir binaya, üzerine solar panel koyup, yağmur toplama sistemi entegre edersek, bir anda kıymetli bir bina oluveriyor. Bence bu doğru bir yaklaşım değil. Biz, ‘bu bina iyi bir binadır, çünkü kendi elektriğini üretiyor, suyu topluyor’ dediğimizde mimarlığı interdisipliner altında ezmiş oluyoruz. Elbette sürdürülebilirlik çok önemli bir konu ama mimarlık sadece sürdürülebilirlik ilişkisi ile izah edilebilecek bir şey değil. Mimarlığın çok daha geniş bir doğası var. Şu an mimarlık kısmen sıkışmış durumda diyebilirim. Mimarlıktan hep bir performans beklentisi var. Mimarların kendilerini rakamla açıklama derdi var. Bir meşrulaştırma derdi var. O meşrulaştırma, bugün ekoloji üzerinden yapılıyor. Bu, mimarlık için bence iyi ve olumlu bir yön değil. Diğer taraftan da tamamen disipliner otonomi var. Öyle bir durumda da mimarlık toplum için anlamsız hale gelebiliyor.”


Commentaires


bottom of page