Cersaie Fuarı’nda Kaleseramik için yaptığı stand tasarımıyla RedDot Ödülü alan İtalyan mimar Paolo Cesaretti sorularımızı yanıtladı. Kendisiyle hem bu stand tasarımını hem de 21. Yüzyıl mimarlığını konuştuk.
FATMA BATUKAN BELGE
Öncelikle, Cersaie 2019'da kazandığınız RedDot ödülünüzden dolayı sizi tebrik ediyoruz. Daha önceki yıllarda aldığınız ödüller de var. Ödüller motivasyonunuzu artıran bir unsur mu?
Cersaie 2019’da kazandığımız RedDot Ödülü, müşteri ve tasarımcı birlikte omuz omuza çalıştığında sonucun her zaman başarılı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Ve elbette, ödülleri de işimizin kalitesinin bir şekilde takdir edilmesi olarak görüyoruz. Aldığımız ödüller doğru yolda olduğumuza ve bu yönde ilerlememiz gerektiğine dair de bize güven veriyor.
Türkiye ile ilişkiniz Kale Grubu ve TurkishCeramic’le çalışmaya başladığınızda mı şekillendi? Türkiye’yi ne kadar tanıyordunuz?
İstanbul, Türkiye'yle tanışmamın başlangıç noktası oldu, ta Kale ile tanışmadan da önce... Bu olağanüstü şehir, birçok farklı kültür ve çağın birleşiminden oluşmuş. Boğaz'ın kıyısında durduğunuzda geçmiş ile geleceğin iç içe geçmiş olduğunu hissedebiliyorsunuz. Türkiye'yi iyi tanıdığımı söyleyemem ancak İstanbul gerçek bir cazibe merkezi ve güçlü bir ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.
Kale bir Türk şirketi ama aynı zamanda küresel bir şirket. Dünyanın önemli üreticilerinden biri, tasarım yaparken hangi özelliğine daha çok ağırlık veriyorsunuz?
Amacım, sektörün ön saflarında yer alan uluslararası bir şirket olan Kale’nin kalitesini ve benzersizliğini tasarım yoluyla ortaya koymak. Kale'de güçlü bir miras algısı ve aynı zamanda gerçek bir kozmopolit tutum görüyorum. Geçmişten gelen ve geleceğe yönelen büyük bir enerji. Ne zaman onlar için bir şeyler tasarlasam, aklımda bu his var. Ve bunu iletmek için doğru biçimsel ifadeyi arıyorum.
Kale ile işbirliğinizden bize biraz bahseder misiniz? Bundan sonrasına yönelik hedef projeleriniz var mı?
Bu, 2014'te başlayan uzun süreli bir işbirliği. Kale Grubu için tüm dünyada birçok fuar standı, kurulumlar vb. mimari yapı tasarladık. Şu anda birlikte çalıştığımız herhangi bir projemiz yok, ancak Kale markası hakkındaki bilgimiz ve seramik üretim sektöründe iç tasarım, ürün tasarımı, kataloglar için sanat yönetmenliği, interaktif kurulumlar gibi konulardaki markalaşma uzmanlığımız gelecekte daha fazla iş birliğine zemin oluşturabilir.
Kale gibi hem mimariye hem de tasarıma büyük önem veren bir firma ile çalışmanın avantajları nelerdir?
Tasarım ve iletişim açısından birçok farklı çözümü deneme fırsatı bulduk. Bu, bir tasarımcı için seramik üretimi gibi spesifik ve fakat sürekli de değişen bir sektördeki yeteneklerini ve uzmanlığını geliştirmek için harika bir fırsat oldu.
Paolo Cesaretti
Paolo Cesaretti bilgi ve deneyim sunmak için tasarlanmış alan kavramını araştıran bir tasarım danışmanı ve yaratıcı yönetmen. Mimarlık, tasarım ve kimlik alanındaki uygulamaları, inovasyon ve araştırmaya yönelik. Uluslar arası müşteri portföyü, üretim ve ticaretten kitlesel perakendecilik, dijital medya, finans ve iletişime kadar uzanıyor. Floransa Avrupa Tasarım Enstitüsü (IED), Milano Tasarım Politeknik Okulu (SPD), Domus Academy, Milano Politeknik, Milano İletişim ve Dil Üniversitesi (IULM), Rhode Island Üniversitesi ve Tahran Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi olarak ders veriyor. Venedik'teki 13. Mimarlık Bienali ve Milano'daki XXIV Compasso d'Oro gibi çeşitli sergilerde yer aldı ve en iyi İtalyan tasarım yıllığı ADI Tasarım Dizini’nin dört baskısına dahil edildi.
Fotoğraf : Lorenzo Pennati
RedDot ödülünü aldığınız Cersaie 2019 stand tasarıma gelelim; bu tasarımı tanımlamak için kullandığınız “BespokeRomance” kavramını açıklayabilir misiniz?
Günümüzde, piyasaların -belki de tümünün- genel stratejisi kişiye özel felsefesini benimsemek. Her müşteri benzersizdir ve markalar, müşterilerine özgün hizmetler, deneyimler, ürünler sunmak için büyük çaba gösteriyorlar. Zannedersem bu durum, öncelikle marka ile müşteri arasındaki ilişkide insani tarafa daha fazla özen göstermek ve böylece uzun soluklu bir “romantizm” yaratmak anlamına geliyor. Elbette bu, RedDot Ödülü jürisinin de keskin gözünden kaçmayan ince bir ironi barındıran bir yorum.
“BespokeRomance” Kale için geliştirdiğimiz konsepti de özetliyor. İlhamın kaynağı, Cersaie'de ilk kez sunulan Kalesinterflex ile tamamlanmış mobilya koleksiyonundan geliyor. Bu koleksiyon, yapı endüstrisinde sıra dışı teknik nitelikleri sebebiyle sıkça tercih edilen bu malzemenin, iç mekanlarda nasıl yaratıcı bir şekilde kullanılabileceğini gösteren harika bir yenilikti. Aynı zamanda, Kale'nin müşterilerine sunduğu böylesine yenilikçi ve kişiye özel bir hizmetin de altını çiziyor.
Kale standına damgasını vuran unsurlardan biri de teknoloji idi. Önümüzdeki yıllarda teknoloji sektörü için kültür ve sanat alanının büyük bir fırsat kaynağı olabileceği öngörülüyor. Mimarlık, ileri teknoloji ve dijital teknolojiden nasıl etkilenebilir?
Yani, örneğin yapının karar ve lojistik süreçlerini gerçekten değiştiren BIM'i veya bir mimarın düşünme ve tasarlama stilini etkileyen, bilgisayarda üretilmiş parametrik modellemeyi ele alalım. Tabii bunu IOT ev otomasyonu sistemlerin iç mekanlara getirdiği devrimi de unutmadan yapmak lazım. Frankfurt'ta son ISH'i ziyaret ederken bir meslektaşım bana gülerek şöyle demişti: “Yani hafta sonu ne yapacağımı öneren bir tuvalete de ihtiyacım yok herhalde. Bu işte artık ipin ucunu kaçırıyoruz”. Bu tabii sadece bir şakaydı, ama aynı zamanda bir gerçeği de içinde barındırıyor: Yüksek teknoloji, bir alet fetişizmi değil, daha ziyade insanların hayatını iyileştirmenin bir yolu olmalı.
Bir bina tasarlamakla stand ya da mağaza tasarlamak farklı olgular. Mimari yaklaşımınız her ikisi için de farklı mı, aynı unsurlardan mı besleniyor? Aslında bu, beraberinde bir soruyu daha getiriyor: Markalarla çalışırken onların istekleri ve kurumsal kimliklerini mimari yaklaşımlarınızla nasıl örtüştürürsünüz?
Her ölçek kendi sorunlarını ortaya çıkarıyor ve aynı derecede karmaşık şekilde kendine has çözümleri gerektiriyor. Ancak tasarımcı olarak sürdürdüğünüz yaşam size pek çok deneyim kazandırır ve neyin yapılması ve neyin de yapılmaması gerektiğine dair bir his oluşturur. Buna uzmanlık diyelim, artık bu uzmanlığı aynı başarı ölçeğiyle çok farklı projelere uygulayabilirsiniz. Sorunuzda da belirttiğiniz gibi, bu her zaman bir nesneyi, bir alanı, bir markayı tanımlayan bir kimlik ya da -dilerseniz- tutarlı bir biçimsel öğeler sistemi oluşturma meselesidir.
Tasarımda öncü rolü oynayan İtalya’nın bu başarısı kültürel altyapıdan mı kaynaklanıyor?
Söz konusu başarı, pek çok faktörün karışımı. Bunlar; ülkemizin belirli alanlarda uzun süredir devam eden üretim uzmanlığı geleneği, her durumda yaratıcı çözümler bulma yeteneği, geniş bir kültürel miras ve Orta Avrupa'yı Akdeniz'e bağlayan bir ülke olması. Bu da çok yönlü, benzersiz bir formül demek.
Ve son olarak, 21. Yüzyıl mimarisi diye bir kategori var mı, varsa sizce hangi yapılar bu mimariyi sergiler?
Mimarlık, bilgisayarda oluşturulan görseller ve Instagram kültürü nedeniyle esas olarak sadece biçimsel bir meseleymiş gibi bir hale geldi. Bu anlamda, Mimarlık teriminin- mekanı tasarlarken dolaylı olarak ortaya konulan tüm kültürel ve etik çıkarımlarla birlikte- göze hoş gelen görüntüler uğruna anlamını yitirdiği bir devrim görüyorum. Dahası, akıllı megalopolislerde, geniş altyapı ağları üzerine yerleştirilmiş ve basmakalıp bir kentsel bağlamla çevrelenmiş, ayrık duran fantezi şekilli ve çok işlevli kocaman binalar modeli halihazırda çoktan yaygınlaşmış durumda ve giderek daha fazla hakim olacak gibi.
Comments